12 Mart 2014 Çarşamba

SELÜLİTSİZ BİR YAZ İÇİN SADECE 20 DAKİKA-YILMAZ PARLAR

 SELÜLİTSİZ BİR YAZ İÇİN SADECE 20  DAKİKA!!!
Özellikle baharın geldiği ve yaz aylarının iyice yaklaştığı bugünlerde “ nasıl denize gireceğini, nasıl rahatça etek giyeceğini “ düşünen bayanlar kısa, zahmetsiz bir yöntemle selülitlerinden büyük ölçüde kurtuluyor…

Selülit , bayanlarda hiç de azımsanmayacak oranda görülen ,cilt altında yağ hücrelerinin artıp bağ doku bantlarının deriyi germesiyle meydana gelen bir dolaşım bozukluğu hastalığıdır.  Kalp ve damar cerrahisi uzmanı Dr. Cafer Abbasoğlu selüliti tanımlarken “ Cilt altı bölgede oluşan sertleşme sonucu portakal pütürü gibi gözüken selülitlerin  özellikle kalça çevresi,üst baldır,alt baldır da  oluştuğunu ayrıca vücuttan atılmayan toksin,yağ ve fazla suyun cilt altında sıkışmasıyla oluşan bozuk görüntünün  aynı zamanda dolaşım bozukluğundan kaynaklanan bir rahatsızlık  “ olduğunu  belirtti. 
Selülit  Nedenleri :Selülitin oluşumunda etkili olan sebepleri şu şeklilde sıralamak mümkün: Yanlış beslenme, hormonal ve kalıtımsal nedenler,kronik kabızlık, doğum kontrol hapı kullanımı, alkol tüketimi, karaciğer disfonksiyonu ,ruhsal problemler ,gebelik ve dolaşım bozuklukları…
Selülit , şişman ya da zayıf ayrımı yapmaksızın,ergenlik döneminden itibaren hormonal değişikliklerin etkisiyle her yaş grubunda ortaya çıkabilen  yağ hücrelerinin deformasyonuyla ilgili bir sağlık sorunudur. Ancak , alınabilecek bazı önlemler selülit oluşumunu engelleyebilir : 
Bol su içmek, 

Düzenli spor yapmak  (vücudun sıkılaşmasını sağlayarak dolaşımı hızlandırır )
Sigara ve alkol kullanmamak, 
Stresten uzak durmak ,
Düzenli ve sağlıklı beslenmek,(tuz,şeker ve kafeinden uzak durmak, bol protein tüketmek)

Selülit için uygulanan tedaviler :
Sıralanan  önlemlerle selülitten büyük ölçüde uzak durmak mümkün olmasına rağmen, yine de selülitle tanışmayan bayanın   yok denecek kadar az olması  sorunu çözecek farklı yöntemleri de beraberinde getiriyor. 
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Dr. Cafer Abbasoğlu ; günümüzde basınç terapi, vakum terapi ve mezoterapi gibi farklı yöntemlerin uygulandığını ancak en zahmetsiz ve bilinçli yöntem olarak sklero- sellüloterapinin çirkin selülit görüntüsünü  büyük  ölçüde ortadan kaldırdığını söyledi.

Ortalama 20 dakika gibi kısa bir sürede ultrason dopler altında uygulanan tedavide kişinin cilt yapısına göre seçilen sklerozan ve cildin tanımlanmasına göre seçilen hipertonik solüsyon karıştırılarak köpük şeklinde hazırlanan ilaçlar  ince kılcal damar içine verilerek , damarların büzüşme yapıp kapanmasını sağlar. 
 Özellikle üst baldırda ve kalça çevresinde damar içinden cilt altına ve damar çeperinden çevre dokuya dağılarak ve çevre dokuya emilerek selülit kümelerini etkiler  böylece  selülit görüntüsünü büyük ölçüde yok eder. 
Bir taşla iki kuş vuruyorsun, yaza girmeden önce hem ince kılcal damarların ve selülitlerin çirkin görüntülerinden kısa bir sürede kurtulmuş olursun.

Uzman hekim tarafından , tek seanslık işlem sonucunda komplikasyonsuz , uzun süren diyet ve uygulamalara gerek kalmadan ,bayanların yüzünü güldüren bu yöntem   uygun maliyetinden ötürü de son yıllarda selülit tedavisinde en çok tercih edilen yöntem olma özelliğini koruyor. 
www.varistedavileri.com

yilmazparlar@yahoo.com

ASPİRİNLİ BAYER TÜRKİYE’DE 60 YILI KUTLUYOR-YILMAZ PARLAR

 ASPİRİNLİ BAYER TÜRKİYE’DE 60 YILI KUTLUYOR
Sağlıklı beslenme ve ileri teknoloji ürünleri şirketi Bayer, Türkiye’deki 60. kuruluş yıldönümünü nedeniyle 12 mart 2014 tarihli Divan hotelde basın toplantısı düzenleyerek gelecek projeleri hakkında bilgiler verdi.
Bayer Türk CEO’su Dr. Axel Hamann Türkiye’nin artan genç nüfusu yükselen ekonomi gelişen ülke olarak değerlendirdiği Türkiye’de yabancı şirket Ceo larında Türklerin yer aldığını Bayerden Yurt dışına çıkan Türk üst düzey yöneticileri hatırlatarak 8 bine yakın istihdam edildiğinin altını çizdi.

 Dr. Axel Hamann şirketin Türkiye’deki yatırımlarını ve 60. yıl projelerini anlattı. Hamann toplantıda şunları söyledi, “Bayer 60 yıldır Türkiye’ye katkı sağlıyor. İstanbul’da üretime başladığımız 1954 yılından bugüne Türkiye’de yaptığımız yatırımların toplam değeri 300 milyon TL’yi buluyor. Ülkede ekonomik darboğazın olduğu 2002 yılında biz yeni genel merkez binamızı inşa ettik ve taşındık. Marmara bölgesinde iki modern üretim tesisimiz bulunuyor. Topkapı fabrikamızda bugüne kadar üç milyar kutunun üzerinde ilaç ürettik. Türkiye genelinde dokuz yerel ofisimiz bulunuyor. Bugün 1.300 çalışanımızla Türkiye’nin en büyük 150 şirketinden biriyiz.  Yıllık ciromuz 1,23 milyar TL ve Türkiye sağlık sektöründeki en büyük beşinci şirketiz.”
Türkiye 'nin de bu ülkeler arasında iş hacmi olarak 18. sırada olduğunu belirterek, Türkiye  Bayer içinde 2013 verileriyle 18.büyük pazar durumunda. Türkiye  istikrarlı bir şekilde Bayer dünyasında her zaman ilk 20 ülke arasında yer alıyor. Biz Türkiye  pazarının geleceğine inanıyoruz.Hedefimiz de devamlı bir büyüme çizgisi içinde olmaktır" dedi. Axel Hamann 60.yıl mesajı olarak da "Türk halkının Bayer ürünlerine duyduğu güvenden çok mutluyuz. Bu güven için çok teşekkür ederiz" açıklamasında bulundu.

Axel Hamann  “Bayer Türkiye’ye katkı sağlamadı. Türkiye’nin de Bayer’e çok büyük katkıları oldu. Türkiye Bayer için çok önemli bir bölgesel üretim merkezi. 1989 yılında Türkiye’den yurtdışına ihracata başladık ve bugüne kadar 40’dan fazla ülkeye toplamda 30 bin tonun üzerinde ürün ihraç ettik. Öte yandan Türkiye Bayer için bir yetenek havuzu ve deneyim geliştirme merkezi oldu. Kuruluşumuzdan bugüne Bayer Türkiye’de 7 binin üzerinde çalışan istihdam etti. Ayrıca 40’a yakın Türk yönetici Bayer’in Türkiye dışındaki ofislerinde görev aldı.”
  "60. yılımız vesilesiyle iki özel toplumsal proje planladık. Birincisi, TOG ile gerçekleştirdiğimiz ve hâlihazırda başarıyla devam eden Bayer Genç Bilim Elçileri projesinin bir uzantısı olarak tasarlanan "Bilim Tohumları Ekibi'... ikinci özel projemiz ise " Bayer Liseler Arası Bilim Yarışması'. Her iki projemizi de 2014 yılının "2014 Türk-Alman Araştırma, Eğitim ve Yenilik Yılı" olması sebebiyle Türkiye  ve Almanya devletlerinin desteğiyle hayata geçireceğiz"dedi. Toplantıda verilen bilgiye göre,Toplum Gönüllüleri Vakfı işbirliğiyle yürütülen Bayer Genç Bilim Elçileri projesinin halihazırdaki etkinliklerine ek olarak tasarlanan Bilim Tohumları Ekibi projesi ile kırsal yerleşimlerde yaşayan çocukların bilim okuryazarlığının arttırılması hedefleniyor. Araştırma Bakanlığı ve Alman Büyükelçiliği'nin desteğiyle hayata geçirilecek. Gençlerin fen, matematik ve mühendislik konularına ilgisini yükseltmek amacıyla düzenlenen yarışma kapsamında, lise öğrencilerinden belirlenen başlıklarla ilgili projeler geliştirmeleri istenecek. Projeleri finale kalan öğrenciler, Almanya Eğitim ve Araştırma Bakanlığı'nın desteğiyle organize edilecek bilim gezisi kapsamında Almanya gönderilecek.
Axel Hamann, Bayer’in 60. kuruluş yıldönümünü Türkiye toplumuna yeni katkılar sağlayarak kutlamayı amaçladığını açıkladı. “60. yılımız vesilesiyle iki özel toplumsal proje planladık. Birincisi, TOG ile gerçekleştirdiğimiz ve hâlihazırda başarıyla devam eden Bayer Genç Bilim Elçileri projesinin bir uzantısı olarak tasarlanan ‘Bilim Tohumları Ekibi’... ikinci özel projemiz ise ‘Bayer Liseler Arası Bilim Yarışması’. Her iki projemizi de 2014 yılının “2014 Türk-Alman Araştırma, Eğitim ve Yenilik Yılı” olması sebebiyle Türkiye ve Almanya devletlerinin desteğiyle hayata geçireceğiz.”
 Toplum Gönüllüleri Vakfı  işbirliğiyle yürütülen Bayer Genç Bilim Elçileri projesinin halihazırdaki etkinliklerine ek olarak tasarlanan Bilim Tohumları Ekibi projesi ile kırsal yerleşimlerde yaşayan çocukların bilim okuryazarlığının arttırılması hedefleniyor. Proje kapsamında, Bayer Genç Bilim Elçileri projesinin gezici versiyonu olarak tasarlanan bir araç, Türkiye’nin dört bir köşesinde, altmışın üzerindeki yerleşimi ziyaret edecek. 7 ile 11 yaş arasındaki çocukları hedefleyen proje; Türkiye Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın yanı sıra Alman Büyükelçiliği ve Almanya Eğitim ve Araştırma Bakanlığı tarafından desteklenecek. Bayer Liseler Arası Bilim Yarışması; Türkiye Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Almanya Eğitim ve Araştırma Bakanlığı ve Alman Büyükelçiliği’nin desteğiyle hayata geçirilecek. Gençlerin fen, matematik ve mühendislik konularına ilgisini yükseltmek amacıyla düzenlenen yarışma kapsamında, lise öğrencilerinden belirlenen başlıklarla ilgili projeler geliştirmeleri istenecek. Projeleri finale kalan öğrenciler, Almanya Eğitim ve Araştırma Bakanlığı’nın desteğiyle organize edilecek bilim gezisi kapsamında Almanya’ya gönderilecek. Bayer, Türkiye için özel olarak tasarlanan iki bilim eğitimi projesinin yanı sıra 60. yıl kutlamaları kapsamında, Kuruluş Yıldönümü Sergisi’ni 11-13 Nisan tarihlerinde Ankara’ya getirecek. Aslen, Bayer’in 2013 yılında kutladığı 150. küresel yıldönümü vesilesiyle geliştirilen ve geçen yıl İstanbul’da da sergilenen sergide; şirketin sağlık ve tarım ürünleri ile ileri teknoloji malzemeleri alanlarındaki inovasyonları anlatılıyor. 22 adet iki metre yüksekliğindeki kutudan oluşan sergideki her bir kutu, Bayer’in “Science For A Better Life” (Daha İyi Bir Yaşam İçin Bilim) mottosunun içindeki harfleri simgeliyor. Her bir harf ise, Bayer’le ilgili bir kavrama (enerji, bilim vb) tekabül ediyor.

yilmazparlar@yahoo.com

Evde Hemodiyaliz-Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Ercan Ok-Yılmaz Parlar

Ege Üniversitesi Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Ercan Ok:
Evde Hemodiyaliz
böbrek nakline en yakın tedavi türü

Türkiye’de 250 civarında hasta tarafından uygulanan ve Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından diyaliz hastalarına ücretsiz bir hizmet olarak sunulan ‘Evde Hemodiyaliz’ sayesinde hastaların yaşam kalitesinin arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Ercan Ok, “Evde hemodiyaliz, böbrek naklinden sonra normal böbrek fonksiyonuna en yakın tedavi türüdür. Evde hemodiyaliz ile sağlanan yaşam süresi, kadavradan yapılan böbrek nakline eşit” dedi.

Dünya Böbrek Günü sebebiyle açıklama yapan Prof. Dr. Ercan Ok, “Türkiye’de 50 bini aşkın hemodiyaliz hastası, haftada üç gün diyaliz merkezine gidip gelerek yaşamlarını sürdürüyorlar. Diyaliz merkezine gidip gelmenin güçlüğü dışında, pek çok hasta diyaliz sonrasında halsizlik, bitkinlik gibi şikayetler yaşıyor, kimi hastalarda da diyaliz sırasında tansiyon düşmesi, kramp gibi sorunlar görülüyor. Böbreklerimiz haftada 7 gün 24 saat çalışıyor; merkezde ise haftada 3 gün dört saat diyaliz yapıyoruz, bu da doğal olarak yetersiz kalabiliyor. Evde haftada 3 gün gece uyurken yapılan 8 saat diyaliz ile bu sorunlar neredeyse tamamen ortadan kalkıyor” diye konuştu. 
“Evde hemodiyaliz tedavisi gören iki hastamız çocuk sahibi oldu, bir diğeri ise hamile”
Diyaliz sonrası hastaların yaşadığı sorunların çözümünün diyaliz süresini uzatmaktan geçtiğine dikkat çeken Prof. Dr. Ercan Ok, “Ev hemodiyalizi ile kansızlık, fosfor yüksekliği, kaşıntı, kemik ağrıları, beslenme bozukluğu hızla düzeliyor. İlaç kullanmak, sıkı diyet uygulamak gibi zorunluluklar ortadan kalkıyor, hastaların deri rengi normale dönüyor, tüm bedensel ve zihinsel fonksiyonlarda belirgin iyileşme sağlanıyor. Gece uykudayken 8 saat süreyle diyaliz olan hastalarda çok daha etkili bir temizlenme oluyor. Gündüzler tamamen hastaya kalıyor, rahatlıkla işine, okuluna gidebiliyorlar. Bu hastaların yüzde 55’i gece diyaliz olup, gündüz aktif olarak çalışıyorlar, içlerinde TIR şoförü olan bile var” dedi. Prof. Dr. Ok haftada üç kez dört saat diyaliz olan hastalarda sağlıklı gebelik ve doğumun çok ender olduğunu söyleyerek, şunları ekledi: “Evde sekiz saat diyaliz yapan hastalar arasında şu ana dek iki hastamız sağlıklı bebek sahibi oldular, bir diğeri de halen başarılı bir hamilelik sürdürüyor”.
“Böbrekler sessizce tükenir” 

“Böbrek hastalıklarının nedenleri farklı olabilir. Gerek diyabet, gerekse hipertansiyon sık görülen hastalıklardır ve her ikisi de böbreklerde kalıcı hasarlar yaratabiliyorlar. Bunlar dışında nefritler, doğuştan olan bazı böbrek hastalıkları da kronik böbrek yetmezliğine yol açıyorlar. Birçok böbrek hastalığı sessizce gelişir ve uzun yıllar fark edilmez” diyen Prof.Dr. Ercan Ok, “çoğu kez kronik böbrek hastaları, hastalığın geç bir aşamasına kadar bir uzmana (nefrolog) gitmemektedir. Tansiyon yüksekliği, idrarda kan olması, bacaklarda şişlik, gece sık idrara gitme böbrek hastalığının işareti olabilir”.  
“Kronik böbrek hastalığı sıklığı artmaya devam ediyor”
Prof. Dr. Ercan Ok, “Dünya genelinde yaklaşık 3 milyon kronik böbrek hastası bulunuyor. Ülkelere baktığımızda 2012 verisine göre ABD’de 436 bin, Japonya’da 312 bin, Brezilya’da 110 bin, Almanya’da 85 bin, Türkiyede 58 bin diyaliz hastası mevcut” dedi. 
Prof.Dr. Ercan Ok, “Her 1 milyon kişiden kaçının diyaliz hastası olduğuna baktığımızda yine 2012 verisine göre ABD’de 1380, Japonya’da 2475, Brezilya’da 550, Almanya’da 1040, Türkiye’de ise 760 olduğunu, dünya ortalamasının her bir milyonda 335 olduğunu görüyoruz. Mevcut 58 bin olan diyaliz tedavisi gören hasta sayısının yaşam koşulları ve beslenme alışkanlıklarımız nedeniyle 2020’de 67 bine ulaşacağı tahmin edilmekte” diye konuştu.
14 Mart Dünya Böbrek Günü nedeni ile açıklama yapan Prof. Dr. Ercan Ok, “Son yıllarda hızla artış gösteren böbrek hastalıklarının başlıca nedenleri arasında şeker hastalığı, hipertansiyon, nefritler yani böbrek iltihapları öne çıkıyor. Kronik böbrek hastası sayısının maalesef önümüzdeki yıllarda da artmaya devam edeceği tahmin ediliyor” dedi.
“Organ bağışı oranı yeterli değil”

Dünyada ve Türkiye’deki böbrek nakillerine de değinen Prof. Dr. Ercan Ok şunları söyledi: 
“Kronik böbrek yetmezliğinin bilinen en iyi tedavisi organ naklidir. Tüm hastalarımızın organ nakli olmaları konusunda elimizden gelen her türlü desteği veriyoruz. Elbette her hastanın nakil olması veya nakil olacak organ bulması mümkün olmayabilir” dedi.  “Nakiller kadavradan da yapılabilecekken, ülkemizde genellikle ağırlıklı olarak canlı vericiden gerçekleştirilmekte, çünkü maalesef ülkemizde yeterli sayıda organ bağışı yapılmıyor, organ bağışı konusuna hem Sağlık Bakanlığı, hem de sivil toplum kuruluşları dikkat çekmeye çalışıyor, çeşitli kampanyalar düzenleniyor, ancak yeterli sayıda bağışa ulaşılamıyor” diye konuştu. 
 “Ev hemodiyalizi uygulaması için ücret ödenmiyor”
Prof. Dr. Ercan Ok, “Hastalar, merkezlerde iki aylık eğitimden sonra  diyalizi kendileri uygulayabilecek hale geliyorlar. Hasta evde diyaliz yaparken de, her aşamada diyaliz merkezi desteğini kesintisiz sürdürüyor, hastalar herhangi bir sorun olması durumunda nefroloji uzmanı, hemşire ve teknik personele anında ulaşabilecekleri bir sistem kuruluyor” diye konuştu.
Bu uygulama için hastaların herhangi bir ödemede bulunmadıklarını hemodiyaliz makinesi ve su sisteminin ev hemodiyalizi uygulayan merkezce ücretsiz kurulduğunu belirten Prof. Dr. Ercan Ok, Sağlık Bakanlığı’nın da desteğiyle Türkiye’de uygulamanın giderek yaygınlaştığını ifade etti.
yilmazparlar@yahoo.com